5 Ekim 2010 Salı

Kırık Sokak Lambası

Çelimsiz vucudu sırıttı bol gömleğiyle.Kara saçları yok etti tarağını.2 numara büyük ayakkabıları fırlayıp durdu ayağından.Bol pantolonuna tek çözümdü bol kemeri.Apartmanın merdivenlerinden indi yuvarlanarak.Mermer zemine gelen kaşı eridi karamel gibi ve aktı karamel suyu gömleğine.Kaldırdı kafasını, henüz çok erken bir saati insanların ona yardım etmesi için...Kafası eğik kalktı ayağa, gömleğine olan aşkından.Yürüdü apartmanın kapısına ahlar vahlar içinde.Kimse duymadı onu, çünkü çok erken bir saatti insanların ona yardım etmesi için...Boş sokağın kırık lambasına tutundu apartmandan çıkar çıkmaz.Kanayan yarası gözlerini karartmaya başladı yavaştan.Sağ bacağıda terk etti onu sonunda.Tık etti diz kapağının yanı, devrildi kırık bacağıyla kırık lambanın ayaklarına. Çığlık attı alçak bir sesle, kimseyi uyandırmak istemedi yine...Bacakları lambada kafası asfaltta durdu ayrı gayrı.Kollarım var dedi.Yüklendi sağ koluna kafasından çıkan damarlar yardımıyla...Dayanamadı artık tabi.Uyansınlar dedi o zaman.Bastı çığlığı...Bastı çığlığı...O çığlık attıkça geri döndü kulaklarına sesi.Sol ve sağ koluyla tutundu kırık sokak lambasına.Kolları titredi kalkarken.Kaşı giderek açıldı çorap söküğü gibi.Karamel oldu her taraf gömleği dahil...Karamelli gömleği göründü kararmış gözlerine.Titredi bu sefer sırf kolları değil her yeri...Yanaklarında ki karamelleri tuzlu sular yardı bi anda...Tuzlu su yok etti karamelleri suratından.Sokağın kanalizasyon yoluna sıçradı karamelleri bu sefer.'Biri görürde yardım eder ' dedi karamellerin arkasından.Bekledi...Çığlık attı.Bekledi...Kafasını kırdı kırık lambada...Bekledi.Gelmedi kimse.Çünkü çok erken bir saatti insanların ona yardım etmesi için...

2 Ekim 2010 Cumartesi

İhtiyar Delikanlı

Derin bir depresyonla okşadı kaytan bıyığını ihtiyar delikanlı.Aklına gelen bir fikirle heyecan bastı, serileşti hareketleri.Çabuk adımlarla geldi küçük evinin büyük salonuna.En son yıllarca önce açtığı örümcek ağlı çekmecesini araladı.Boşalttı içini aradığını bulduğu anki sevincin hayaliyle.Çekmeceden çıkarttı küçük bi kutuyu üzeri toz kaplı.Kimse bilemezdi o pis kutudan çıkıcak parlak çakıyı...Çıkarttığı gibi kısık gözleri acıldı fener gibi.Baktı göğsünü kabartarak, sanki eski kabadayılık günleri geçti gözlerinden.Kaptığı gibi çakısını attı arka cebine ve yine seri adımlarla tuvalate gitti.Boş bir resim kağıdı gibi boyadı yüzünü ve usturasıyla temizledi tekrardan.Aynada baktı kendine, 'affetmem' bakışı yaptı aynaya ve inandı kendisi.Giyindi jilet gibi giderek heyecanlandı, kabardı yüreği.Zaman zaman ayna gibi kullanılabilicek parlak ayakkabılarını giydi.Son kez baktı evine ve evinden özür dilercesine 'bu son ' dedi içinden...
O artık hazırdı mis kokulu istanbulun, mis gibi sokaklarında, pis gibi dolaşmaya.Tanicaktı onu herkes.Yanında geçilirken bir el yürekte kafaysa inişte olucaktı.Onunla konuşmak isteyenler bir değil, iki değil, üç kere düşünücekti belkide.Kötü kötülüğünden korkucak, iyi iyiliğle gurur duyucaktı onun varlığı sayesinde.
Görüldü apartman kapısında kendini dev zanneden bir adam.Öyle bir indi ki merdivenlerden düz yol gibi...Yürüdü çocukların koşturduğu sokaktan.Onları görünce bıyığının altında küçük bir tebessüm oluştu ihtiyarın.Dedi ki içinden ' bıraktığım gibi ' . Ama keşke sokağın sonunu bekleseydi ihtiyar.Sokaktan çıktığı anda karşısına dörtyol çıktı.Bangır bangır bağıran arabalar,bağıran esnaflar,bağıran polisler ve delikanlılar...
Yolda telaşla koşan insanlar, telefonda gözleri dolu dolu sevgilisiyle kavga eden kızlar, patronundan azar yerken telefonu kulağından uzaklaştıran insanlar gördü ihtiyar...Yüzünde bir tutam şaşgınlık bi tutam üzüntü vardı.Caddenin tam ortasında, en işlek bölgede yerde kıvranan esmer bir çocuk gördü.Çocuğun üzeri yerde sürünmekten toz,çamur ve köpek pisliğiyle dolmuştu.
O kadar kalabalığın arasında 3-4 kişi sarmıştı etrafını çocuğun.Daldı aralarına kahraman gibi ihtiyar delikanlı.Çocuğa kimse dokunamıyordu.Çocuk inledi...Her inleyişinde ihtiyarın gardı düşüyordu.Gitgide o sert duruşu yok oluyordu.Çoçuğun ağızı köpük doldu ve dolmasıyla çocuğun etrafında ki meraklı gözlerden 2 tanesi kayboldu...Tam o sırada bilgiç edalı bir adam yaklaştı çembere.Ve kendinden çok emin bir davırla: 'Ben bu numarayı daha öncede gördüm bee.Arkadaşlar sakın yardım etmeyin.Şimdi siz ona su vericeksiniz, o suyu içicek ve hasta olduğunu söylicek.Hastalığının tedavisi için kullanması gerek ilacı alamadığını çünkü çok pahalı olduğunu söylicek.Siz de dayanamicak Belki kendiniz, belki aranızda para toplayarak o pahalı ilacı alıcaksınız ve içinizi rahatlatıcaksınız.Peki o cocuk ilacı ne yapıcak? Satıcak...Ve ordan parasını kazanicak.Böyle çocuklarda para kazandığı zaman gidip eğitime yatırmaz herhalde :)Uyuşturucu alıcak.Sakin inanmayın o yüzden' dedi.İnsanlar bu uzun konuşmasının tek bir kelimesini kaçırmadan ve arada kafa sallayarak yani onaylayarak dinlediler.Adam çocuğa fiziksel değil ama duygusal acı veren küçük bir tekme atar.Ve ona kalkmasını söyler.İnsanlar yavaş yavaş dağıldılar.Ve yok ettiler çemberi.İhtiyar delikanlı etrafına bakındı.Derin bir depresyonla okşadı kaytan bığını ve aklına gelen bir fikirle heyecan bastı serileşti hareketleri.Çabuk adımlarla ilerledi evinin sokağına...

..............

İlk defa yanında kimse yokken gördüm onu.Söz vermistim kendime tek gördüğüm ilk ona gidip sorucam ona 'ne oldu? 'diye ?Gördüm onu köşe kaldırımdan tek giderken.Kanım cekildi ilk.Kalbim hızlandı sonra, üstüne bide sac diplerime soguk bir bıcak sokuldu.Kaskatı kesildim...O gördü üstüne.Hızlı yürüyen temposu yavaşladı, yürerken savrulan gevşek kollar kasıldı, suratında insandan haberi yokmuş ve ilk defa insan görüyormuş ifadesi belirdi.Yavaşladı...Yavaşladı...Yavaşladı...Ve durdu.Aramızda koskoca cadde vardı. Sahil tarafında ben, çevreyolu tarafında o.Bekledik saniyelerce karşıkarşıya.Ne merhaba dedik...Ne siktir git !...Hadi lan dedim içimden....Şu anı beklemiyo muydun oğlum? Eee ? Hadi zamanı!
Git ve sor ona.Neden diye?Öyle bi bak ki ona ruhu cehennemi hissetsin.Öyle bi bak ki ona sen ona baktıktan sonra kendini dünyanın en kötü insani hissettsin....Bakıyorum ama çıkmıyo ne gözlerimden nede ağzımdan tek bir laf.Çektim nefesimi yürüdüm yolda dümdüz.Sol ve sağ kulaklarımda küfür gibi bağıran kornalar, gözlerimdeyse giderek büyüyen bir ayna...Ona yaklaşınca gözlerine bakmak geldi içimden.Orası bir girdaptı.Orası bir uyuşturucuydu.Onun konuşmasına izin veremezdim.Çünkü konuşursa o kazanırdı...Gözlerime baktı, ben kaçırdım.Elimi tutmaya çalıştı sanki herşeye yeniden başlanabilirmiş gibi, ben kaçtım.Ağzını açtı, kapadım...Gözleri doldu bir anda.O kocaman yeşil gözlerinin rengi açıldı ve sel bastı suratını.Bu karşımda duran kişi benim kadınımdı.Aşktı o...Ve gitmişti tek bi şey söylemeden.Bırakmıştı beni yokluğunda kokliyacağım tek bir saç teli bırakmadan.Oysa alıştırmamıştı beni onsuzluğa.Madem gidicekti alıştırsaydı beni aşksızlığa....Ama o kahpeydi.Kendi doğrusu neyse onu yaptı küçücük kafasında.Domino taşları gibi yıktı beni giderken, belkide bi yerden izledi devrilen son taşı...Şimdi dominolarla ben oynicaktım.Ben vurucaktım ilk taşa, sonra saklanıcak izlicektim bi yerden yarattığım sanatı.Yapıştı bi anda dudaklarıma hiç bırakmicakmış gibi.Ellerini soktu sac diplerime hep okşicakmış gibi.Gözlerime baktı sanki beni hiç terk etmemiş gibi...Açıldı gözlerim ve kapandı yeniden...

1 Ekim 2010 Cuma

Meleğime;


Sensiz ilk sonbahar başlıyor artık.Yeşilin yerini sarı, senin yerini dibi görülmeyen kadehler aldı.İnsanların bana alkolik demesi hoşuma gidiyor.Çünkü nedenini bilince insan onun arkasına sığınarak her boku yiyebiliyor.Sabahın ilk ışıkları uyandırdı bu sabah beni senin yerine.Kalktım yataktan keşke camı açsaymısım dedim içerisi bok gibi kokuyor.Yıkanmayalı toplam 18 gün oldu.
Her sabah bu sabah bi duş aliyim diyorum ama sonra akreple yelkovanın arası acılınca vazgeçiyorum çıkıyorum evden hızlı hızlı belki arkadam kapıyı bile çekmeden...Bekliyorum bizim 1930dan kalma dökük durakta.Durakta toplam 2 kişilik oturma yeri var.Her sabah en erken ben gittiğim için bomboş oluyo durak.Ama bi aadet vardır ben durağa geldim mi 5 dakikaya yaşlı bi kadın gelicek ve ben ona yer vericem.Toplam 40 dakikada otobüsü beklicem.Hayır yani, anlamadığım yaşlı teyzelere yaptığım iyilikten sonra bana bakışları.Sanki emekli maaşlarını çekmişlerde bende onları gasp etmişim.Genelde o bakışlar küçümser bakışlar oluyor kiyafetlerim, sacım ve koltuk altlarımda kurumuş terlerin yarattığı koku yüzünden...Biniyorum otobüse gırgırgırgır gidiyoruz tabi yine ayakta.İnsanların benden geri kaçtığını bana dokunmamaya benimle temas kurmamaya calıstığını hissediyorum ama biliyorum ben biraz abartıyorum canım...Sonra leventte iniyorum ve toplam yine 20 dk yürüyorum.Sırf bu yol yüzünden ayaklarım yara bere içinde kaldı.Çünkü koşmam gerekiyor.Çünkü ben köpeklerin kovaladığı bi adamım aşkım...Şirkete gidiyorum 5 kata cıkana kadar 30 kişi görüyorum hiç kimsenin ağzını bıcak acmıyo ne bi günaydın ne bi merhaba yook!!!Sadece Nebehat hanım günaydın der bana çünkü o benim ortağım beraber temizliyoruz 5. katı.Bütün gün deli gibi çalışıyorum.Durduğum tek an yemek molası.Şirkette işim bittikten sonra saat 9 oluyor.yine durağa gidiyorum yine yer veriyorum yine tip tip bakılıyorum ve yine evimize tek gidiyorum hayatım....Eve geldim mi direk ağlamaya başlıyorum cocuk gibi.Sümüklerim ağzıma kacıyo ve inliyorum.Bilmiyorum belkide senin yokluğunu en çok o gece eve gelince anlıyorum.Sen varken daha apartmandan girer girmez miss gibi bi koku yayılırdı heryere.Hatta kapından içeri girince ben direk yemek tahmini yapardım bilsemde bilemesemde kahkahalara boğulurduk beraber....Haa bu arada evde yemekte yok ama yapıcak bi şeyde yok.Çünkü para yok,arkadaş yok,sen yoksun...Ve sonra kafamı yiyip bitiren o soru: 'ben niye varım lan ? 'Ama tek bi dostum var benim rakım...
Onu ne zaman içsem içtiğim koltuğun karşısındaki portmantoda senin montunu görüyorum.Burnuma yemek kokuları geliyor.Televizyonda senin sevdiğin program açılıyor.3lü koltuğun bütün koltukları ezliyor sanki üzerinde sen yatmışsın gibi...O yüzden sen kızma bana içiyorum diye.Yakında gelicem yanına hazırlık yapıyorum :) Mektubumu sonlardırmadan bi şey sormak istiyorum.Yarın sabah beni sen uyandırır mısın sevgilim?


Gönderen:Doruk Akçiçek

Alıcı:

Adres: Cennet...

Ceket

Kadiköydeki iskelenin yanındaki kayalarda sigarasını tüttürerek başladı güne.Daha sigaradan 2 duman alır almaz vapura geç kaldığını anladı ve tertemiz marmara denizine bıraktı sigarasını.Bi elinde çanta bi elinde ceketi insanlara çarpa çarpa koştu rıhtımdan iskeleye doğru.İskeleye girdi vapur kalkmak üzereydi.Turnikeden geçerken biribiribiiip dedi akpili.Vapura giden koridorda soluk soluğa koştu ve kolunun arasında kayı verdi ceketi.Ceketi gören adam 'hoooop abii ceketin' dedi.Adam durdu ve sanki her sabah aynı şey olmuşcasına arkasını dönmeden bi 'off' çekti.Döndü ceketi aldı ve tek bi kelime etmeden az önceki deparını sürdürdü.Koridordan vapur iskelesine cıktığı anda uzaktan gelen bi vapur kornası duydu.Ceketi yere fırlattı ve vapurun kaptanından tayfasına kadar saydırdı durdu.Ceket çamurlu halatların üstündeydi aldı ordan ceketini silkmeye basladı.Kollarını geçirmeden attı omzuna az önce soluk soluğa kostuğu koridoru ağardan aldı.Çıktı bangır bangır bağıran kadiköyün ortasına.Boş gördüğü bi banka yavaş yavaş yürüdü ceket yine kaydı kollarının arasından.Adam bu sefer farketti bitik bi sekilde ağır ağır eğilerek aldı ceketi ve kalkarkende vucudunun heryerini gererek esnedi.Esnerken kaldırdı kafasını ve banka baktı 4 tane genç bankta sohbet ediyorlardı.Göz ucuyla oturucak başka bi bank aradı bulamadı.Bu sefer sitem etmedi net adımlarla bankta oturan gençlerin yanına gitti.Suratına sert bi üslup takındı ve bu uslubun konusmasına gerek kalmadan o gençlerin korkup bankı boşaltıcaklarını sandı.Gençlerin önünde sert üslübuyla 20-25 saniye dikildi.Gençlerse patlamaya heran hazır tükürüklü kahkahlarını tuttular ağızların yanı salya dolmuştu renkleri giderek koyulaştı.Adamın sahte sert uslubunun yerini ilk şaşkınlık aldı ve giderek kaşları çatıldı, alnında damarlar gözüktü, titremeye başladı.Heran kükremeye hazır ağzını sıktı rengi koyulaştı o da artık onlardandı.Bi anda demir kapı gibi kitlenmiş ağzını maymucukla actı ve 'Beni gördüğünüzde anneniz gibi zevk almanız hoşuma gitti' dedi.Derin bi sessizlik oldu.O kahkaha dolu suratların kasları gevşedi ve kaşları catılıp küçük küçük damarlar belirdi alınlarında.Kadiköy sustu cocuklar sustu adam sustu.Herkes birinin konuşmasını bekler oldu.O sessizlikte bi vapur kornası geldi vuuup!Çocuklardan en büyüğü kalktı ve soktu bıçağı adamın bacağına.Adamla cocuk gözgöze geldi.Olayın sokundan yeni cıkan cocuklar ağlamaklı donlarla 'naaptın lan sen ağzına sıçtığım.Hadi yürü yürü yürüüüü! ' dediler.Bıçağı sokan cocuk şoktaydı.Arkadaşları vakum gibi çekti onu iskele koridoruna ve koridordaki karanlıkta çığıran küfürlü seslerle kayboldular.Adamın gözleri cocukla göz göze geldiği yerde kaldı.Dengesini kaybederken banka tutundu ve kollarının arasından kayı verdi ceketi...

11 Mart 2009 Çarşamba





MUTSUZ
Güneşin en tepede olduğu saatte çıktım çifliğimin bahçesine.İyice bi kokladım havayı ohhh pis gibi hava.Zaten güneşli havalarda benim morelimin bozuk olduğu pek görülmez.Her yer yemyeşil güneş,kum,deniz+ kızlar.Kızlar olmadan olmaz .Hele öyle bi güneşli günde 5 yıldızlı bi otelin havuzundaysan ahh ahh canım çekti şimdi.Peki ben altında kalırmıyım kalmam tabi.Hemen çiflikteki havuzun yanına bi şezlonk çektim.Üstüne serdim havlumu, aldım yanına bi limonata açtım müziği son ses...Tamam işte benim yaşam tarzım buydu.Yaslandım şöyle bi arkama ohhhh.
Benden mutlusu varmı şu dünyada dedim içimden.Ardından çifliğin tellerinin arkasında çalılıklar içinde insana benzer bi şey gördüm.Rahatımı bozup kalktım gittim bakmaya.Evet bi insandı ama insana benzer taraflarının azınlıkta olduğunu söyleyebilirim.Üstü başı yırtık,ten rengi kapkara bi deri bi kemik bir insandı.Mutsuz olduğu her halinden belliydi.Çünkü sonuçta o benim imkanlarıma sahip değildi.Hayatı boyunca belki hiç mutlu olmamıştı.Hatta ve hatta belki bi diskoya yada partiye gitmemişti.Hemen çiflik kapısından aldım içeriye adamı çektim onada bi şezlonk üstüne bi havlu serdim, elinede verdim limonatayı.Ohh içim rahatlamıştı.Sonuçta burda bi haksızlık falan yok yani.
Hani bazılarının dediği gibi herkes eşit herkese eşit imkanlar alın size eşitlik.Bi adamı mutlu etmiştim ve ben çok iyi bi insandım.Sonra döndüm adama o yüzündeki mutluluğu görmeye.Mutluluktan eser yok...Gülerek' müziği dinle müziği adamı acayip koparıyo' dedim.Kafasını hafif çevirip müziği dikkatlice dinledi ama yine bi şey değişmedi.Adam mutsuzdu bi kere ve onu mutlu etmek benim görevimdi.Karnının aç olduğunu o yüzden mutsuz olduğunu düşündüm.Tuttum kolundan mutfağa götürdüm.Koydum önüne dünya mutfağından her çeşiti düşünün yani bi kuş sütü eksikti.Adamın yine yüzünde bi tebessüm olmamıştı.Aksine giderek üzülüyo gibi geliyodu bana.Ardından bunu aldım salona götürdüm.Açtım müziği oynamaya başladım.O kadar hareketli bi müzikti ki oynamamak imkansızdı.Hadi dedim adama 'mutlu olmak bu kadar zor mu ? '.Cevap yine yok.Offf kafayı yiyeceğim abi yaa yok yani olmuyo ne yapabilirim ki.Artık son bi planım vardı o da işe yaramazsa teşisi koyucaktım.Yan çiflikten 2 tane kız çağardım.Ama görmeniz lazım.O kadar güzeller ki gece yatarken bile makyaj yapıyolar.Babalarıda bayağa zengin, babası eve pek gelmiyo ama olsun para babasının yokluğunu aratmıyo.Dedim ki 'kızlar gelirken bayağı bi süslenin bir arkadaşım var mutluluk arıyor.'Sağ olsun kızlar sözümden pek çıkmaz tabi bende onların istedikleri bi şeyi iki kez söyletmem.Hemen alırım.Napiyim insanları mutlu etmeyi seviyorum...Kızlar geldi içimden dedim ki 'bu kızlarda bu adamı mutlu edemezse adam ya top yada bitkisel hayatta.'Kızlarla çıktım dışarı bahçeye oturduk çimenlerin üstüne.Bi kız benim yanımda diğer kız adamın.Kız bizimkine yaklaşmaya çalışıyo ama bizimkinin hiç umurumda değil.Uzandı çimenlere ikiseksen güneşi izliyodu.Sonra gözlerine iyice baktım.Adeta gözlerinin içi gülüyodu.Ne yani ben bu adama yıllardır imrendiği hayatı yaşattım yemekler yedirdim kızlarla tanıştırdım o bunlarla mutlu olmuyordu da güneşe bakıncamı mutlu oluyordu.
Sonra bi anda kalktı ve karışımızda ki ağacın üstündeki kuş yuvasına baktı.Kuşlar birbirinin gagasına değiyor adeta sevişiyolardı.O kadar sıkıntısız gözüküyolardı ki ve o kadar mutlu.Adam uzun süre baktı ve öyle bi kahkaha patlatı ki çok mutsuz görünüyodu....

11 Şubat 2009 Çarşamba






SEÇMELİ HAYAT

Ben muhafazakâr bir ailenin kızıyım.Acıbadem İmam Hatip lisesinde 3. sınıf öğrencisiyim.Bizim okul diğer okullardan çok farklıdır.Hocalarımız kız öğrencilere karşı gayet sert ciddi ve önyargılırdır.Kızların erkek öğrenciler ile konuşması pek hoş karşılanmaz.Okulun karma olduğuna bakmayın hayatı sadece erkekler yaşar o okulda, havayı sadece erkekler solur.NE YAPABİLİRİM Kİ BU HAYATI BEN SEÇMEDİM...Babam ben daha çocukken hacı olmuş.Dinine bağlı, insanlara hoşgörülü, dürüst biri olarak tanıtır kendini. Herkezde onu öyle bilir.Size bi şey söyliyeyim mi babamı benden iyi kimse tanıyamaz.Eve bazı geceler şarhoş gelir(Genelde o akşamlar ya beni yada annemi döver)bazen sabahlara kadar kumar oynar.Sabah ezanının vakti geldiği zamanda namazını kılıp camiiye gider.Beni pek sevdiğini düşünmüyorum ama erkek olsaydım inanın çok severdi.Her neyse sabah oldu okula gitmek için hazırlanıyordum.Bizim okulun kiyafeti etek-gömlek idi.Ancak sizin bildiğiniz etek-gömleklerden değil.Etek diz altı değil bilek altıydı.Gömleğin ise en üst düğmesinin açılması bile yasaktı.Biz okuldaki kızlarla hep imrene imrene bakardık yan liseden çıkan kızlara.Yüzlerinde bir kilo makyaj, saçlarında renk renk tokalar şaçlar desen ipek gibi.Etekleri diz üstü adeta bacak show.Ama ne olursa olsun hepsinin güzel gözüktüğü kesindi.Bizde hep bu kızlara imrenir dururduk.Ahh vahhlar içinde bir okul günü daha geçmişti.Okuldan çıktık eve doğru gidicekken bizim okulun yan sokağında bizim sınıftan bir iki kız gördük.Soyunuyorlardı.Altlarından etekleri çıkardılar üstlerinde ki gömlekleri çıkardılar kafalarındaki türbanı .Karşımızda sanki yan lisenin güzel kızları vardı.Bir de makyaj çantalarından makyaj kutusunu çıkardılar bir güzel de makyaj yaptılar.Ben sadece dona kaldım.Ya hocaları görseydi dedim içimden sonra aklıma daha fena bir şey geldi.Ya babaları abileri görselerdi.Eminim vururlardı.Buna kesinlikle eminim.Eve gittim ev kıyafetlerimi giydim anlatmama gerek yok herhalde sadece ellerimin ve yüzümün göründüğü bir kıyafet.Eve henüz babam gelmemişti bense yatağa yatmıştım ancak uyumuyordum her an babam şarhoş gelicekte eline sopayı alıp 'orospu,orospu' diye diye beni dövüceğini düşünüyordum.Tam dalıcakken babam dank diye daldı içeri küfürler söyleye söyleye.Annem büyük ihtimalle içerde baygın bir halde yatıyordu.Mahallemizin çok sevdiğini hocası Salim hoca ıslattı havluyu din adet ve göreneklerine uygun bir biçimde vurdu sırtıma vurdu sırtıma.NE YAPABİLİRİM Kİ BU HAYATI BEN SEÇMEDİM...Ağlamanın gereği yoktu ağlayınca iyice kızıyordu çünkü.Sadece o anı bekledim babamın kusupta kendini yatağa atıcağı anı.Gerçekleşti sonunda babamı yatırdım yatağa üstünü örtüp anneme bakmaya gittim.Sabah okuldan arkadaşım sedayla durakta bekliyorduk.Karşı duraktada yan lisenin erkek öğrencileri vardı.Ne yalan söyliyeyim içim bir tuhaf olmuştu.Bize uzun süre baktılar baktılar baktılar.Biz sedayla iyice heycanlandık ve öyle bir kahkaha koptuki sanki hemen yanımızda gülüyorlardı.Biz kıpkırmızı olmuştuk.Adeta yerin dibine girmiştik.Ardından minibüs geldi binip uzaklaştık hemen. Okulun sonuna kadar birbirimizle hiç konuşmadık.Ama ikimizinde planı aynıydı.Dünki kıyafet değiştiren kızlardan yardım istedik.Olumlu bir yanıt aldık .Bize kıyafet bile buldular. Kızlara teslim ettik kendimizi.Bir güzel hazırladılar heryerim açık saçıktı kendimi çıplak gibi hissediyordum.Yaptıkları makyaj ise yanaklarımı gıdıklıyordu.Ve 5 yaşımdan beri şaçlarım ilk kez güneş görüyordu.Mükemmel bir duyguu....Ardından o yanlisedeki öğrencilerin takıldığı bir kafeye gittik.Kafenin girişinde ayna vardı kendimi gördüm ve bir an duraksadım.Allahım bu benmiydim.Benim ne kadar güzel gözlerim varmış...Benim ne kadar güzel şaçlarım varmış...Benim ne kadar güzel bir fiziğim varmış.Ben bir kızdım artık hemde tam anlamıyla.Bir masaya doğru hareketlendik.O masada sabah durakta bize gülen çocuklar vardı.Bizi tanımadılar ama aksine gözlerim içine baka baka konuştu saatlerce.Kendimi inanılmaz hissediyordum.Kafeden çıkarken tam kapının önünde bir adama çarptım.Babamdı...Beni gördü, baktı göz bebekleri küçüldü ve tam burnuma çok sert bir yumruk attı.Yere yığıldım.Arkadaşlarım baka kalmıştı.Ardından kolumdan tutup sertçe kaldırıp yüzüme tükürdü ve kolumdan çeke çeke eve götürdü.Annemi bir odaya kitledi.Burnum ise kan içindeydi.Eline aldı makinayı şaçlarımı kesmeye başladı.Ben ağlamaya başladım.İyice kızdı hatta şaçlarımı kazırken bazen deriyide alıp götürüyordu.İşini bitirdi sonunda.Terlemişti rahatlamak için buzdolabından bir bira aldı.Bense yerde yatıyordum onun hiç umrunda değildim.Heryerim kan içindeydi halbuki.Ardından gözüme bir sahne takıldı ve o sahneyi dikkatlice inceledim.Babam koltukta oturmuş takkesini takmış elinde tesbih yanında kur'an elinde ise bira.Hiç korkmadan sordum'Baba senin hayatın boyunca yaptıkların sevapta tüm insanlarınki günah mı?'Önce bir baktı ardından elindeki bira şisesini kafamda parçaladı.Sonunda gözümdeki ışık sönü vermişti.NE YAPABİLİRİM Kİ BU HAYATI BEN ŞEÇMEDİM....