2 Ekim 2010 Cumartesi

İhtiyar Delikanlı

Derin bir depresyonla okşadı kaytan bıyığını ihtiyar delikanlı.Aklına gelen bir fikirle heyecan bastı, serileşti hareketleri.Çabuk adımlarla geldi küçük evinin büyük salonuna.En son yıllarca önce açtığı örümcek ağlı çekmecesini araladı.Boşalttı içini aradığını bulduğu anki sevincin hayaliyle.Çekmeceden çıkarttı küçük bi kutuyu üzeri toz kaplı.Kimse bilemezdi o pis kutudan çıkıcak parlak çakıyı...Çıkarttığı gibi kısık gözleri acıldı fener gibi.Baktı göğsünü kabartarak, sanki eski kabadayılık günleri geçti gözlerinden.Kaptığı gibi çakısını attı arka cebine ve yine seri adımlarla tuvalate gitti.Boş bir resim kağıdı gibi boyadı yüzünü ve usturasıyla temizledi tekrardan.Aynada baktı kendine, 'affetmem' bakışı yaptı aynaya ve inandı kendisi.Giyindi jilet gibi giderek heyecanlandı, kabardı yüreği.Zaman zaman ayna gibi kullanılabilicek parlak ayakkabılarını giydi.Son kez baktı evine ve evinden özür dilercesine 'bu son ' dedi içinden...
O artık hazırdı mis kokulu istanbulun, mis gibi sokaklarında, pis gibi dolaşmaya.Tanicaktı onu herkes.Yanında geçilirken bir el yürekte kafaysa inişte olucaktı.Onunla konuşmak isteyenler bir değil, iki değil, üç kere düşünücekti belkide.Kötü kötülüğünden korkucak, iyi iyiliğle gurur duyucaktı onun varlığı sayesinde.
Görüldü apartman kapısında kendini dev zanneden bir adam.Öyle bir indi ki merdivenlerden düz yol gibi...Yürüdü çocukların koşturduğu sokaktan.Onları görünce bıyığının altında küçük bir tebessüm oluştu ihtiyarın.Dedi ki içinden ' bıraktığım gibi ' . Ama keşke sokağın sonunu bekleseydi ihtiyar.Sokaktan çıktığı anda karşısına dörtyol çıktı.Bangır bangır bağıran arabalar,bağıran esnaflar,bağıran polisler ve delikanlılar...
Yolda telaşla koşan insanlar, telefonda gözleri dolu dolu sevgilisiyle kavga eden kızlar, patronundan azar yerken telefonu kulağından uzaklaştıran insanlar gördü ihtiyar...Yüzünde bir tutam şaşgınlık bi tutam üzüntü vardı.Caddenin tam ortasında, en işlek bölgede yerde kıvranan esmer bir çocuk gördü.Çocuğun üzeri yerde sürünmekten toz,çamur ve köpek pisliğiyle dolmuştu.
O kadar kalabalığın arasında 3-4 kişi sarmıştı etrafını çocuğun.Daldı aralarına kahraman gibi ihtiyar delikanlı.Çocuğa kimse dokunamıyordu.Çocuk inledi...Her inleyişinde ihtiyarın gardı düşüyordu.Gitgide o sert duruşu yok oluyordu.Çoçuğun ağızı köpük doldu ve dolmasıyla çocuğun etrafında ki meraklı gözlerden 2 tanesi kayboldu...Tam o sırada bilgiç edalı bir adam yaklaştı çembere.Ve kendinden çok emin bir davırla: 'Ben bu numarayı daha öncede gördüm bee.Arkadaşlar sakın yardım etmeyin.Şimdi siz ona su vericeksiniz, o suyu içicek ve hasta olduğunu söylicek.Hastalığının tedavisi için kullanması gerek ilacı alamadığını çünkü çok pahalı olduğunu söylicek.Siz de dayanamicak Belki kendiniz, belki aranızda para toplayarak o pahalı ilacı alıcaksınız ve içinizi rahatlatıcaksınız.Peki o cocuk ilacı ne yapıcak? Satıcak...Ve ordan parasını kazanicak.Böyle çocuklarda para kazandığı zaman gidip eğitime yatırmaz herhalde :)Uyuşturucu alıcak.Sakin inanmayın o yüzden' dedi.İnsanlar bu uzun konuşmasının tek bir kelimesini kaçırmadan ve arada kafa sallayarak yani onaylayarak dinlediler.Adam çocuğa fiziksel değil ama duygusal acı veren küçük bir tekme atar.Ve ona kalkmasını söyler.İnsanlar yavaş yavaş dağıldılar.Ve yok ettiler çemberi.İhtiyar delikanlı etrafına bakındı.Derin bir depresyonla okşadı kaytan bığını ve aklına gelen bir fikirle heyecan bastı serileşti hareketleri.Çabuk adımlarla ilerledi evinin sokağına...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder